İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yetenekleri Özgür Bırakın

Sizce de bırakmanın zamanı gelmedi mi?

Korkmayın sigaradan bahsetmiyorum. Gerçi bıraksanız hiç fena olmaz. Benim bahsettiğim içinizde tuttuğunuz yetenekleriniz.

Yeteneğin ne olduğuna açıklık getireceğim. Daha sonra sosyal ve iş hayatımızdaki etkisini anlatacağım. Başka bir açıdan bakarak çoğumuzun hayatının büyük bir bölümünü kaplayan iş hayatımızdaki etkileri üzerinde odaklanacağız. Son olarak da gözlüğümüzü çıkarıp, göremediğimizi görüp yetenekleri özgür bırakacağız.

İlk olarak yetenek, bir şeyi anlayıp ve onu yapabilme niteliğidir. Bu cümle aslında bütün hayatımızı çevreliyor aynı zamanda gayemizi anlatıyor. Yeteneğin tanımını biraz daha açmak gerekirse şu şekilde örneklendirebiliriz; bize söylenen bir cümleyi anlayıp yazmamız bir yetenektir fakat herhangi bir farklılık ortaya koymaz. Ya da kodlama bilmek bir çeşit alfabe gibidir, herkesin yapamadığı bir şey olduğundan sizin farklılaşmanızı sağlar. Her şeyde olduğu gibi yeteneğin de belli seviyeleri vardır. Doğuştan gelen yeteneklerle ortama ayak uydurulur, bu yetenekleri geliştirerek de farkımızı ortaya koyarız. İhtiyacımız olan şey tam da budur.

Yeteneklerin sosyal ve iş hayatımızdaki yerine değinirsek; sosyal çevre içerisinde saygınlık ve hoşgörü kazanmak için yeteneklerimizi kullanırız. Diğer insanlardan ayıran bir özellik olan hazır cevaplılık ve kaliteli cümle kurmak da bir yetenektir. Bunlar bizi diğerlerinden sıyrılmamızı sağlar.

İş hayatımızda da para kazanmak için yeteneklerimizi kullanmak zorundayız. Yeteneklerimizi iş sahasında ortaya çıkarmaya çalışırız fakat her şey bazen bizimle alakalı olmaz. Dış etkenler; iş arkadaşları, yönetim ve daha fazlası bizi oldukça etkiler. Yönetime düşen görev, öğrenen bir kuruluş ortaya koymaktır. Böylelikle daha üstün yetenekli ve güçlü bir yapı elimizde bulundurabiliriz. Kuruluş gelişirken çalışanlar da gelişir. Bu durum hem işletmeye hem de çalışanlara değer katmış olur. Bu öğrenimi her bir parçaya entegre ederek öğrenme eylemi ile yeteneklerin gelişimi arttırılır. Rekabet ve zorlu uğraşlar ile yetenekler en üst seviyeye çıkarılır.

Son olarak artık biraz açımızı değiştirelim. Elimizde bilinçli ya da bilinçsiz geliştirdiğimiz birçok yetenek var. Bunların bilincine vardıktan sonra geliştirmek için adım atmalıyız. Bu adımı daha güçlü atmanız için size bir örnek vereyim.

Hadi 1954 yılına gidelim. Beyin felci geçirdiğinizi, sadece vücudunuzda sol ayağınızın tuttuğunu düşünün. Mesleğiniz de yazarlık olsun. O zamanlarda internet şu anki hali gibi değil ya da teknoloji sizin imdadınıza yetişemiyor. Bir kalem bir de kağıt. Hayatınızı yazarak devam ettirdiğinizi, en iyi bildiğiniz şeyin yazmak olduğunu, hatta en çok zevk aldığınız şeyin bu olduğunu, bunun dışında yapılabilecek daha iyi bir şey bilmediğinizi düşünün. Mesleğinizi bırakır mıydınız? Bu anlattıklarım Sol Ayağım’ın yazarı Christy Brown‘un başına geldi.

Christy Brown yazı yazmak için sol ayağını kullanırken.

O sizce ne yapmış olabilir?

Elinde olan hayal gücünü, tutkusunu, ve yazma aşkını bir eksikliğine satmadı. Öğrenme dedik ya hem öğrenip hem de geliştirme, Brown da ayağını kullanarak yazmayı öğrendi. Ve bir kitap yazdı. Son cümlesinde sağlak olduğunu söyleyerek tekrar tekrar hayatı sorgulamamızı sağladı.

İmkansız olan yoktur, zor olan vardır. Zorun ihtiyacı emektir. Bir şeylerinizi kaybetmeden, elinizdekilerin değerini bilin. İmkanlarınızın kapasitesini bilin, anlayın ve geliştirin. Yoksa hayat sizi bir şekilde zorunda bırakır.

İlk yorum yapan siz olun

    Bir Cevap Yazın