İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hoşça Kal

Vakit gelince gitmenin adıdır gün batımı ömürden, gönülden, günden.” Can Yücel

Bandırmada gün batımı
Photography By Acun

Hoşça kal demek geldi içimden her şeye, her duruma ve her anıya. Her şeye hoşça kal diyorum. Bugün gidiyorum, defterimi nasıl yazmak ve çizmek için geldiysem bugün onu kapatarak gidiyorum.

                Hayatın içinden kopar bazen bazı zamanlar ve o zamanlarda ne yapacağını bilemezsin, ne yaşayacağını ise hiç tahmin edemezsin. Hayalin yakınında gerçeğin uzağında olursun bazen ve yaptığın fedakarlıklar diğer insanlar için çok büyük bir durum teşkil etse de senin için yapılması gereken şeylerden ibarettir.

                İnsanın biriktirdiği hatıralar, değer verdiği insanlarla ya da değerli zamanlarla oluşur. Diğer olaylar yaşantıdan ibarettir ve çoğu anlarda unutulur. Değer kavramı çok önemlidir çünkü oraya kendinden bir parça koyarsın sürekli. İnsan için de öyledir. Değer verdiğin insanı “ben” olarak görürsün yani o artık senden ibarettir. O anları ve insanları kaybetmekten korkarsın ki elinden ne gelirse yapmaya çalışırsın. Benim de Bandırma’da çok az insanlarla birçok yerinde anılarım var. Bize artık Zarifoğlu’nun söylediği gibi “Özlemek ne derin bir duygu böyle. Özlemek, ne uzun mesafe” demek düşer.

                Mezun olduktan sonra hayatım biraz tatil üzerine biraz da iş üzerine geçti. En çok da arayış, öğrenme ve merak arzularıyla geçti. Maddi ve manevi olarak birçok tecrübesi olan bu arzularımın en güzeli de ara ara aklıma gelen o değerli anılar. Kimi zaman bir köşe başında dertleştin, kimi zaman bir masa üzerinde hayallerini serpiştirerek paylaştın veya dirseklerini çürüterek büyük işler başardın. Biraz gözüm karadır benim, ne durumda olursam olayım arkada hiçbir zaman yarım bir iş bırakmadım.

Buraya kadar Bandırma’dan maddi ve manevi şekilde tamamen ayrılışım üzerine yazdım.  

Peki şimdi ne olacak?

Zaman zaman gözlerini kapatıp o karanlıkta şöyle söylemek eğlencelidir; “Ben bir büyücüyüm ve gözlerimi açtığımda kendi yarattığım ve tek sorumlusu sadece ve sadece ben olduğum dünyayı göreceğim.”

Sonra göz kapakları bir tiyatro perdesi gibi açılır. Ve karşınızdaki şüphesiz sizin dünyanızdır, tam da sizin inşa ettiğiniz gibi.

Ben bu olayı sürekli yapmaya çalışırım, hoşuma gidiyor. İnsan nereye gitmesi gerektiğini bilir daha çok nerede olduğunu ve nasıl gideceğini bilemez ama gitmek istediği bir yer vardır. Muhakkak, benim de var. Bu kadar seyahat etmemin ve sürekli iş değiştirmemin bir sebebi vardı. Artık cevabını buldum, şimdiyse yeni sorular sorma zamanı, serüven bitti mi? Tabii ki hayır! Her farklı soruda yeniden başlıyor. Şimdilik Ankara’dayım 😊

                Hata diye bir şey yoktur. Kendi üzerinize çektiğiniz olaylar, ne kadar sevimsiz olurlarsa olsunlar, öğrenmeniz gerekeni öğrenebilmeniz için gereklidir. Nasıl bir adım atarsanız atın, gitmeye seçtiğiniz yere ulaşmanız için o adımın gerekli olduğunu unutmayın.

Yola çıkmak gerekiyor, kovanından çıkmayan arı bal yapamaz.

                Yazı yazmaya çalışan ve kendi kabuğuna çekilmiş birisi olacağım, bir ok gibi. Çünkü yakın zamanda bir yolculuğa çıkacağım, yoğun ve tempolu günlerim yaklaşıyor o günlere hazırlıklı olmam için kendimi bazı alanlarda eğitmem gerekecek bur süreçleri sürekli not alıyorum ve buradan da aktarmaya çalışacağım.

Son olarak, zor ve mutlu bir yaşamın garantisi;

  1. Dünya üzerinde yapmayı her şeyden çok sevdiğiniz neyse onu bulun.
  2. Onu yapın, önünüze ne çıkarsa çıksın yapın.
  3. Bu sevgiden öğrendiklerinizi, ne öğrendiğinizi sorma zahmetine katlananlara sunun.

Okuyarak katkı sağladığınız için teşekkür ederim.

İlk yorum yapan siz olun

    Bir Cevap Yazın